top of page

Fede Valverde: Real Madrid’in Vazgeçilmezi

Güncelleme tarihi: 25 Eki 2022



Yazan: Alper Erdem


14 Eylül 2022’de dünya futbolunun en görkemli sahnelerinden biri Santiago Bernabeu’ya -defalarca olduğu gibi bir kez daha- UEFA Şampiyonlar Ligi’nin son şampiyonu unvanıyla çıkıyor Real Madrid.

Rakip RB Leipzig karşısında 80 dakika boyunca gol bekleyen Los Blancos taraftarları, Vinicius Junior’un pasında Valverde topla buluştuğunda heyecanla ayağa kalkıyorlar. Ceza sahası yayının sağında, sağ ayağıyla topla buluşan Valverde, etkili bir şut fake’i atıp defans oyuncusunu ekarte ediyor. Sol ayağıyla uzak köşeye yolladığı topla maçın ilk golünü kaydediyor ve tribünlere koşuyor.

Maçtan sonra, kariyerinde 4 UEFA Şampiyonlar Ligi kazanarak bu alanda zirvede bulunan İtalyan teknik direktör Carlo Ancelotti, 24 yaşındaki Uruguaylı oyuncusu için övgü haznesinin en özel kelimelerini art arda sıralıyor:

“Beni asıl şaşırtan Fede'nin bu kadar az gol atması. Fede'ye bu sezon en az 10 gol atmazsa antrenörlük lisansımı yırtacağımı söyledim.”

Real Madrid’in La Liga’da oynadığı son 3 maçta sırasıyla Barcelona, Elche ve Sevilla ağlarını havalandıran Fede Valverde, Madrid ekibi adına şimdiden 7 gole ulaşıp Don Carlo Ancelotti’nin teknik direktörlük lisansını kurtaracağını kanıtlamış görünüyor.

İtalyan teknik direktör, onun formu sayesinde antrenörlük lisansının güvende olduğunu bilerek geceleri rahat uyuyor.


Uruguaylı Çocuk


Uruguay’ın köklü takımlarından Penarol’de gözlemcilik departmanının başında bulunan Nestor Goncalvez, daha önce birçok kez “süper yetenekler” bulduğunu iddia eden yerel gözlemciler tarafından aranmıştı.

Telefonunu açtığında konuştuğu kişi de -büyük ihtimal onun da tahmin ettiği gibi- yeni bir süper yetenekten bahsediyordu. Bacakları sıska olan bir çocuk, telefonun karşısında konuşan ve kulüplerin genç takımlarını takip eden bir fotoğrafçının dilindeydi. Bu kişi Goncalvez’e haftalık olarak sürekli raporlar sunuyordu.

Genç oyuncu keşfetmek uzun ve sabır gerektiren bir süreçti. Bunu çok iyi bilen Goncalvez, aldığı bu telefon karşısında süreci başlattı. Penarol’un şef gözlemcisi, bahse konu sıska çocuğu izlemek için gittiğinde ne yakaladıklarının farkındaydı.

Büyük oyunculara has olan o olağanüstü parıltıyı taşıyan 10 yaşındaki Federico Valverde, bir sonraki gün kendisini Las Acacias antrenman sahasında buldu.

Goncalves büyük oyuncularla oynamış büyük bir futbolcuydu. 1960’lara damga vuran Penarol’de 3 Copa Liberadores ve 2 Kıtalararası Kupa kazanmıştı. Bu sebeple onun yıldız potansiyelleri keşfetmekteki iç güdülerine çok güveniliyordu.

Federico Valverde, Las Acacias’taki ilk antrenmanında kendisi için çok kolay gözüken şeyleri yaparken, antrenman sahasına bakan ofisinin penceresinde Goncalves büyük bir heyecan yaşıyordu. Daha 10 yaşındaki bu çocuğun topa sahip olma yeteneklerini olağanüstüydü.

Daha sonra verdiği bir röportajda Federico Valverde’nin o döneminden “olabilecek tüm özelliklere sahip rol model bir çocuktu” diye bahseden Gonçalvez, etrafındaki herkese henüz 10 yaşında olan bu çocuğun bir gün futbola damga vuracağını iddialı bir şekilde söylüyordu.

“Ne kadar ileri gidebileceğini asla tahmin edemedim. Mümkün olanın bile ötesine geçti. Her şeyden önce olan biteni çok çabuk kavrıyordu ve her zorluğun üstesinden gelebiliyordu.”


Sıska Çocuk Büyüklere Karşı


Federico Valverde’nin kariyerindeki ilk büyük meydan okumaya çıkması için birkaç yıl beklemesi gerekti. Penarol’ün alt yaş kategorilerinde kendisini kanıtlayarak yükselen Uruguaylı, U-14 takımına çıktığında fiziksel dezavantajını yoğun olarak hissetti.

Buna ek olarak Uruguaylı sıska çocuk, o güne kadar sürekli 7’ye 7 futbol oynamıştı. Ancak U-14’te sahanın boyutları da rakiplerinin boyutları gibi büyüdü. O dönemde performansında düşüşler başlayan Federico Valverde, Penarol U-14 ile Brezilya’da katıldıkları bir turnuvada tamamen pes etmek üzereydi.

O turnuvada 1 dakika bile süre alamayan oyuncu, yaşadığı hayal kırıklığının etkisiyle annesini aradı ve geri dönmek istediğini söyledi. Fede Valverde’nin bugünlere gelmesinde ailesinin takındığı tavrın çok önemli olduğunu söyleyen Gonçalves’in görüşlerini doğrular nitelikte, Doris Valverde oğluna teknik direktörünün yapmasını istediklerine itiraz etmemesini ve uymasını söyledi.

Oğluna karşı soğukkanlı olan Doris Valverde, sonrasında Goncalves’i arayıp durumu anlattı ve “pes etmek üzere” dedi. Penarol şef gözlemcisi, U-14 takımı teknik direktörünü arayarak Valverde’ye daha fazla süre verilmesi için ricacı oldu.

Bu noktada Fede Valverde’nin şu anda olduğu futbolcuya dönüşmesinde en büyük paylardan biri de Chueco Perdomo’daydı. Gonçalvez ondan bahsederken şöyle diyordu:

“Gençlik takımıyla birlikte çalışan Chueco Perdomo adında bir adam var ve Valverde'nin tüm yeteneğini şimdi olduğu konuma kanalize etti."


“Nerede Oynayacaksın Fede?”


Chueco Perdomo, U-15 takımına geçen Valverde’nin yeteneklerinin ve kafa karışıklığının farkındaydı. Valverde birçok pozisyonda oynamaya müsaitti. Bu her ne kadar şimdilerde onun en büyük avantajlarından biri olsa da alt yaş kategorilerinde Valverde’ye bir mevki bulmak gerekiyordu.

15 yaşına gelen oyuncu, fiziksel olarak arkadaşlarına yetişmiş ve hatta onları geride bırakmıştı. Chueco Perdomo, onun orta sahada çok etkili olabileceğini keşfetmiş olsa da Valverde o zamanlar koşmayı çok sevmeyen ve 10 numara oynamayı düşünen bir oyuncuydu.

Olağanüstü bir şekilde orta sahada hemen her rolde söylenenleri mükemmel şekilde yapan Valverde, buna karşın savunma sorumluluklarını gerçekleştirmekten keyif almıyordu.

Oyuncuyu ikna etmek için kendisini yedek kulübesine oturtan Perdomo’nun stratejisi, takımın Deportivo Maldonado ile oynayacağı bir maç öncesinde başarıya ulaştı. Zira Valverde, teknik direktörüne “nihayet ne demek istediğini anladım” demişti ve bu andan sonra dünya futboluna damga vuracak bir orta saha oyuncusu doğdu. Perdomo’ya ise bunu gururunu yaşamak kaldı:

"Bu pozisyonda oynamak için olağanüstü niteliklere sahip olduğunu görebiliyordum"


Beyaz Formanın Sahibi

Valverde’nin çocukluğuyla ilgili anlatılan bir hikayede, henüz 12 yaşındayken bir rüya gördüğünden bahsedilir. Montevideo’nun soğuk bir kentinde diye başlayan bu dramatik anlatıda, oyuncunun kendisini büyük bir stadyumda beyaz bir forma giyerken binlerce kişi tarafından alkışlanırken gördüğü anlatılır (kaynak: MARCA).

Juni Calafat’ın Doris Valverde ile görüşmek için Montevideo’ya geldiği gün, bu anlamıyla da bir rüyanın gerçeğe dönüştüğü gündür.

Doris Valverde, Real Madrid adına görüşmeye gelen Juni Calafat’a, gerçekten İspanyol kulübünün temsilcisi olup olmadığını sorar. Aldığı cevap ise yaklaşık olarak şöyledir:


“Dünyanın en iyi takımlarından birinde oynayacak, önemli bir oyuncu olacak ve var olan en önemli maçlarda yer alacak.”

O günün ardından kariyerinde ileriye doğru çok büyük bir adım atan Valverde, 2016 yazında Arsenal, Barcelona ve Chelsea gibi kulüplerin ilgisine rağmen beyaz formayı tercih etti ve 5 milyon euro karşılığında Real Madrid’e transfer oldu.

İlk sezonunu Real Madrid Castilla’da geçirdikten sonra Deportiva La Coruna’ya kiralanan Valverde, 2017/18’de ilk kez La Liga tecrübesi yaşadı. Deportivo la Coruna’da toplam 25 maçta forma giyen ancak gol ve asist katkısı yapamayan orta saha, takımının küme düşmesine engel olamasa da tecrübe kazandı.

Bir sonraki sezonda ise Ekim 2018’de Real Madrid tarihinin en iyi takımlarından birinin kadrosundaydı. UEFA Şampiyonlar Ligi’ni domine eden takımıyla ilk resmi maçında bu turnuvada Viktoria Plzen karşısında çıkan Valverde, sadece 20 yaşında hayalini gerçekleştirmenin gururunu yaşadı.

O günün ardından Los Blancos için toplamda 164 maça çıkıp 13 gol 10 asist yapan Valverde, orta sahanın merkezinde, sağ bekte, on numarada sol kanatta, sağ kanatta ve teknik direktörlerinin ondan istediği hemen her mevkide oynadı.

2021/22 sezonunun finalinde UEFA Şampiyonlar Ligi finalinde sağ kanattan topu alıp hızla ilerleyen ve sol kanatta gördüğü Vinicius Junior’un ayağına doğru çok etkili bir pas atan Valverde, Liverpool’a yenerek kupayı kazanan Real Madrid’in vazgeçilmezlerinden olmuştu.


O Liverpool, kendisini kupadan eden golün pasını veren bu oyuncu için bütün bir yaz uğraşmış ancak Real Madrid’i ikna edememişti.

Uruguaylı sıska çocuk, Zlatan Ibrahimovic’in bile “bir gün Ballon d’Or kazanabilir” dediği büyük bir yıldıza, Los Galacticos’un vazgeçilmezine dönüşmüştü.


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page