top of page

Tüm Zamanların En İyi 10 Futbolcusu



Derleyen: Alper Erdem


FourFourTwo UK, tüm zamanların en iyi 100 futbolcusunu seçti.


Alex Reid’in derlemesiyle oluşturulan listeye Alex Hess, Marcus Alves, Mark White, Declan Warrington, Thore Haugstad, Michael Yokhin, Andrew Murray, Seb Stafford-Bloor ve Jon Spurling gibi isimler katkıda bulundu.

İşte listenin ilk 10 sırasında bulunan isimler…


10. Ronaldo


“Bunu kayda aldın mı?” Ronaldo, 1993'teki bir maçta beşinci golünü attıktan sonra gazetecilere yüzünde gülümsemeyle bu soruyu sordu.

O zamanlar Brezilyalı Ronaldo değildi. Ronaldinho olarak biliniyordu ve Cruzeiro formasıyla çıktığı ilk sezonda beşi Bahia'ya karşı olmak üzere 12 gol atmıştı. O zamanlar, bu anların çoğunun kayda alınacağını bilmiyor olabilirdi. Daha doğrusu, kariyeri boyunca 420 gol atacağının da farkında değildi.

Kel kafalı, aralık dişli çocuğun modern büyüklerin arasındaki yeri artık güvende. FIFA Dünyada Yılın Oyuncusu ödülünü ilk kez 1996'da 20 yaşındayken kazandı. Bu ödülü üç kez kazanarak, bu onuru kazanan ikinci futbolcu olmaya devam etti. İki kez Ballon d'Or'u kazandı ve 2006'da Dünya Kupası tarihinin en çok gol atan futbolcusu oldu (15). Bu rekor daha sonra 2014'te Miroslav Klose tarafından kırıldı.

Dünyanın herhangi bir yerindeki bir kulüp için R9'un Barcelona'da geçirdiği dönemden daha etkileyici bir ilk sezon oldu mu? Brezilyalı, Katalanlar ile Kral Kupası ve UEFA Kupa Galipleri Kupası'nı kazanıp La Liga'yı kıl payı kaçırırken 51 maçta 47 gol attı. Ancak Ronaldo Inter'e imza attığı için Barça ona uzun süre tutunamadı. 1997’de Altın Top'u kazandığı sezonun ve dört golle bitirdiği 1998 Dünya Kupası'nın da yıldızıydı.

Yine de son bölüm planlandığı gibi gitmedi. Finaldeki Fransa maçından önce bir rahatsızlık geçirdi. Brezilya’nın ev sahibine 3-0 kaybettiği maçta ilk 11’de yer alsa da istediği performansı gösteremedi. Daha sonra Real Madrid'e imza attı ve Galactico’lardan biri olarak en iyi formundan bazı kesitler sundu. Yine de Ronaldo bir daha asla eskisi gibi olmadı ve 2011'de emekli oldu.

Kariyer vurgusu: Brezilya için Almanya'ya karşı 2002 Dünya Kupası Finali'ndeki performansı, oyunun en büyük geri dönüş hikayelerinden biri olarak hafızalarda yer aldı.


9. Ferenc Puskas


“Oynak bir fiziği ama buna karşın harika bir sol ayağı vardı. Mükemmel bir bitiriciydi. Puskas’ı tüm zamanların en iyileri listesine koyardım.” Sir Tom Finney

Puskas, 18 yaşında milli takımda oynamaya başladı ve ilk maçında ağları buldu. Puskas, doğal bir durum gibi her zaman gol attı. Macaristan için 85 maçta 87 gol de dahil olmak üzere, şanlı kariyeri boyunca maç başına bir golün üzerinde bir ortalama tutturdu.

Bunlardan 4’ü 1954 Dünya Kupası'nda, Puskas'ın kaptanlık bandını gururla taktığı ve finalde Batı Almanya'ya karşı sadece altı dakika sonra fileleri havalandırdığı zaman geldi. Ama ne yazık ki, grup aşamasında aynı rakibe karşı sakatlandıktan sonra bu maç için tam olarak uygun değildi. Macaristan son maçı 3-2 kaybetti.

1956 devriminden sonra Macaristan'da kalmamayı tercih etti ve kariyerine yurtdışında devam etmek istedi. Ne yazık ki sonrasında UEFA tarafından cezalandırıldığı için Real Madrid forması giyebilmek için 2 yıl bekledi. Sonunda 1958'de 31 yaşında Real Madrid’e transfer oldu ancak buna rağmen 262 maçta 242 golle tarihin en üretken golcülerinden biri oldu. Alfredo Di Stefano ile olan ortaklığı gerçekten nefes kesiciydi. Büyük Arjantinli'yi geride bırakarak 1966'ya kadar Real Madrid’de kaldı.

İspanya ikinci ülkesi oldu ve Puskas onları 1962 Dünya Kupası'nda başarılı olmasa da temsil etti. Mirası hem Budapeşte'de hem de Madrid'de değer görüyor ve benzersiz stili, skor rekoru ve istikrarı, onun tarihin en büyük oyuncularından biri olduğunu doğruluyor.

Kariyer vurgusu: Real Madrid, 1960'ta Hampden Park'ta Eintracht Frankfurt'u 7-3 mağlup ederken, Puskas Avrupa Kupası'ndaki tek final maçında tamamı ikinci yarıda olmak üzere dört gol attı.


8. Franz Beckenbauer


Birçok büyük oyuncu gibi, Beckenbauer de birkaç pozisyonda oynamakta ustaydı. Başlangıçta bir santrafor, Bayern'deki ilk maçında Regionalliga Sud'da bir sol kanat oyuncusuydu. İlk tam sezonunda Bayern, yeni kurulan Bundesliga'ya terfi etti. Bayern'in genç takımının potansiyelli isimleri kendilerini bulurken, Bayern yavaş yavaş Batı Alman futbolunda baskın güç haline geldi.

Beckenbauer'e nasıl 'Kaiser' lakabı verildiğine dair hikayenin iki versiyonu var. Beckenbauer bunun nedeninin 1968'de eski Avusturya İmparatoru Franz Joseph'in büstüyle birlikte poz vermesi ve medyanın ondan sonra Fussball Kaiser olarak bahsetmesi olduğunu iddia ediyor. Alternatif olarak ise bunun sebebinin Beckenbauer’in 1969 Almanya Kupası finalinde Schalke'nin “Konig von Westfalen” (Vestfalya Kralı) olarak bilinen futbolcusu Reinhard Libudafaul’a faul yapması olduğuna inanılıyor.

Her iki durumda da yüce lakabı ona tamamen yakışıyordu. Bayern, 1972 ve 1974 yılları arasında Bundesliga şampiyonluklarını üst üste 3 kez kazandı. Bununla birlikte 1974 ile 1976 yılları arasında Avrupa Kupası'nda da aynı şeyi yaptı. Beckenbauer, uluslararası sahnede ise 1972'de Batı Almanya'nın kaptanlığını yaptı. Avrupa Şampiyonası ve 1974 Dünya Kupası’nı kazandı.

Bayern gibi, Beckenbauer de evrensel olarak sevilmiyordu ve bu yüzden Bundesliga’daki deplasman maçlarında takımına karşı sergilenen saldırganlık karşısında sık sık şok olduğunu ifade etti. 18 yaşında, hamile kız arkadaşıyla evlenmeyi reddettiği için Batı Alman genç takımından men edildi ve -tartışmalı bir şekilde- 1977'de New York Cosmos'a katıldıktan sonra, uluslararası maçlara seçilmedi.

Der Kaiser, 1980'lerin başında Hamburg'u lig şampiyonluğuna götürdüğünde Bundesliga'ya geri döndü. Bu şampiyonluk doğaldı çünkü o doğuştan kazanan biriydi.

Kariyer vurgusu: 1976'da Hampden Park'ta Beckenbauer, Saint-Etienne'i yenerek 3. Avrupa Kupası zaferini kazanırken o gece Bayern'in kaptanlığını yaptı. Daha sonra “Bununla ilgili hâlâ büyük bir gurur duyuyorum” diye o anları andı.


7. George Best

1968'de 22 yaşındaydı. Hızı, inancı, teknik yeteneği, dengesi ve mükemmel yaratıcılığı… Best, Ballon d'Or'u kazanırken Manchester United'ın “Kutsal Üçlüsü” arasında (Denis Law ve Bobby Charlton) bunu hak etti. O andan sonra ise yavaş yavaş düşüşü başladı.

Best, United formasıyla ilk maçına Nisan 1963'te çıkmıştı. 1968'de iki kez İngiliz ligi şampiyonluğunu kazanırken, 67/68'de 53 maçta attığı 32 gol, Avrupa Kupası'nı kazanmasıyla aynı zamana denk geldi.

Ancak 1972'nin ilk hafta sonunda, Best'in kumar ve içki alışkanlığının artmasıyla, antrenmanları kaçırdığı için ona para cezası verildi. Ayrıca sonrasında emekli olduğunu iki kez açıkladı. Hareketsizliği nedeniyle daha kilo aldı. Ancak önceki seviyesine yeniden ulaşmasıyla fikrini değiştirdi.

1984 yılında kalıcı olarak emekli oldu. 2005 yılında, alkolizmle ilgili hastalıkları nedeniyle 59 yaşında vefat ettiğinde, Best iki kez evlenmiş ve iki kez boşanmış, mali açıdan zorlanmış ve hatta 1984'te 12 hafta hapis yatmıştı.

"Futbolu arka sayfalardan alıp birinci sayfaya koyan bendim" onun en iyi bilinen sözlerinden biriydi. Yine de Best'in sahada yeterince büyüsü ve her şeye hükmedecek kadar yıldız kalitesi vardı.

Kariyer vurgusu: 1973 Miss World ile birlikte olmayı tercih etmiş olabilir, ancak 1968 Avrupa Kupası finalinde Benfica'ya karşı gösterdiği performans, United'ı turnuvanın ilk İngiliz kazananı yapan 4-1’lik zafere ilham verdi.


6. Johan Cruyff


“Bir oyuncu olarak futbolu bir sanata dönüştürdü. Johan geldi ve her şeyi kökten değiştirdi. Modern Barca onunla başladı. O bizim kimliğimizin ifadesi oldu. Bize sevdiğimiz bir futbol stili getirdi.” Joan Laporta

İlk takımdaki ilk maçına çıktıktan iki ay sonra Cruyff, eski beden eğitimi öğretmeni Rinus Michels ile tanıştı. Çift birlikte “Total Football”u icat etti. Kanatlar ve üst üste binen bek oyuncuları sahayı geniş tuttu, defans oyuncuları (bir orta saha oyuncusu alanı kapatmak için oyundan düşerse) topu arkadan çıkardı. Merkez forvet - genellikle Cruyff - Michels'in sahasında serbestçe dolaşabilirdi. O bir orkestra şefiydi.

İşe yaradı. Cruyff, bir tür oyuncu ayaklanması onu Barcelona'ya sürgün etmeden önce, 1971'den 1973'e kadar art arda üç Avrupa Kupası da dahil olmak üzere 20 büyük kupa kazandı. Bir kulüpte devrim yaratmakla yetinmeyen El Salvador (kurtarıcı) bunu bir kez daha yaptı ve 14 yıl sonra Katalanların ilk La Liga şampiyonluğunu kazandı. Hiç kimse onun hızına, vizyonuna ya da oyun görüşüne yetişemezdi.

Muhtemelen 1974'te tarihte Dünya Kupası'nı kazanamayan en iyi takımın bir parçasıyken zirveye ulaştı.

1978'de 31 yaşında emekli oldu ve o yaz Dünya Kupası'na gitmeyi reddetti. Ancak ertesi yıl, Katalonya'daki bir domuz çiftliği girişiminde servetinin büyük çoğunluğunu kaybetmiş olarak geri döndü. Los Angeles Aztecs ve Washington Diplomats için Amerika'da büyüsünü sergiledi. Ajax'a kupalarla dolu bir dönüş yaptı ve hatta onların ezeli rakipleri Feyenoord'da bir sezon geçirdi.

“Cruyff her zaman her şeyi kontrol altında tutuyordu.” Kendisi de Cruyff'un yakın arkadaşı olan büyük bale dansçısı Rudolf Nureyev'in uzun süredir yanında olan Rudi van Dantzig, "Onun hakkında çok dramatik bir şey vardı, bir Yunan draması gibiydi. Hollanda Ligi'nde sıradan maçlar oynasalar bile bunu ölüm kalım maçı gibi görüyordu."

Kariyer vurgusu: 1974 Dünya Kupası'nda İsveç'e karşı futbolu harika bir futbol sihirbazı olmaya devam ediyordu. Aynı zamanda bu Jan Olsson'un kariyerinin en önemli noktasıydı. İsveçli daha sonra, "Bu andaki her şeyi sevdim ve ünlü olacağını biliyordum" dedi. "Topu alacağımı sanıyordum. Hala anlayamıyorum. Her gün futbolu düşünüyorum, Johan Cruyff'u düşünüyorum."


5. Zinedine Zidane


Futbolda, en yaratıcı yeteneklerin aynı zamanda en az verimli isimler olduğuna dair yaygın bir anlayış vardır. Lüks oyuncu fikrini oluşturan şey budur. Zidane mümkün olan en lüks oyuncuydu ve yine de bunu yüksek düzeyde rekabetçi kararlılıkla birleştirdi: baş döndürücü bir teknik, zarafet, rekabetçilik ve sahadaki özel anları seçmenin esrarengiz yeteneği.


Temel işlevi kolaylaştırmak ve yaratmak olan ve üretken bir golcü olmaktan uzak bir oyuncu için, son derece belirleyiciydi. İki ayrı Dünya Kupası finalinde attığı gollerin ve 2002'de Real Madrid için Şampiyonlar Ligi finalinde yaptıkları gibi.

Ancak ne kadar üretken olursa olsun, her zaman bir sanatçıyı iş başında izliyormuşsunuz hissini verirdi.

Çoğu sporcu, parlak madalyaların sunağında estetik ve savurganlıktan fedakarlık ederek, oyunlarını kendilerine başarı getirmesi en muhtemel olana göre düzenler. Zidane için böyle bir uzlaşma sapkınlıktı: başarı, onun sahadaki güzelliğinin kaçınılmaz sonucuydu.

Kariyer vurgusu: Dünya Kupası ve Şampiyonlar Ligi finallerinde belirleyici goller burada aranacak tek liman gibi görünüyor, ancak birçok saf yetenek tutkunu için en güzel anı 2006 Dünya Kupası'nın çeyrek finallerinde geldi. Bununla birlikte Zidane, Brezilya'ya karşı, tüm zamanların en iyi performanslarından birini ortaya koydu.


4. Pele

1958'de 17 yaşındayken Pele, Dünya Kupası finalinde yer alan en genç oyuncu oldu. Yarı finalde bir hat-trick ve finalde iki tane daha olmak üzere İsveç'te altı gol attı. Babasının yüzünden süzülen gözyaşlarına cevap olarak eve getirdiği üç Dünya Kupası kupasından ilki bu olacaktı.

1962'de sakatlık nedeniyle skor katkısı düştü. 1966'da kendisine sürekli faul yapılması onun, bunun son Dünya Kupası olacağına yemin etmesine neden oldu. Buna takılmadı. 1970 yılında dördüncü bir turnuva için geri dönmeye ikna oldu ve Tostao, Jairzinho, Rivellino, Clodoaldo ve Gerson ile birlikte şimdiye kadar bir araya getirilmiş en iyi hücum ekiplerinden birinin parçası oldu. Jairzinho en çok gol atan oyuncu olurken Pele, Dünya Kupası çetelesine dört gol daha ekledi.

1960'larda ve 70'lerde Pele, Santos ile dünyayı dolaştı. Nijerya'da, savaştaki her iki taraf onu izlemek için iki günlük bir ateşkes ilan etti.

“Bazı ülkelerde ona dokunmak istediler, bazılarında onu öpmek istediler. Onun yürüdüğü yeri bile öptüler” dedi eski takım arkadaşı Clodoaldo.

Brezilyalı, 1974'te Santos için son maçını oynadı ve emeklilik planlarını New York Cosmos'a imza atmak için erteledi. Borç içindeydi ve mali durumunu kurtarmak için çaresizdi, bu yüzden Kuzey Amerika Futbol Ligi'ne taşınmayı seçti. Cosmos'u 1977'de NASL unvanına taşıdıktan sonra, yağmurlu bir New York gününde son maçını oynadı.

Kariyer vurgusu: 19 Kasım 1969'da Pele, Maracana stadyumunda Vasco da Gama'ya karşı bir maçta penaltıdan 1000. golünü attı.


3. Cristiano Ronaldo


Niteliklerini hepimiz biliyoruz: içgüdüsel bitiricilik, keskin hareket, rakipsiz odaklanma. Bir sprinterin patlayıcılığına, bir kafes dövüşçüsünün kas yapısına, bir NBA oyuncusunun sıçramasına sahip. Repertuarında baş döndürücü solo koşular, yerçekimine meydan okuyan serbest vuruşlar, havada asılı kaldığı kafa vuruşları var. Bir golcü olarak hayal edilebilecek en üst düzeyde mükemmel.

Sir Alex Ferguson, hiçbir zaman daha yetenekli bir oyuncuyu yönetmediğini, ancak yeteneğin Ronaldo'yu etkileyici yapan şeyin sadece bir parçası olduğunu söyledi. Daha da ürkütücü olan, onun zihinsel dayanıklılığıydı. Bazıları daha iyiyse, çok azı – eğer varsa – bu kadar profesyonel, disiplinli ve özverili olmuştur.

Zaten 24 yaşında harika bir United oyuncusu olan Ronaldo, 80 milyon sterlinlik bir vuruşla Madrid'e geçti. Kupalar kaldırılıp rekorlar kırıldıkça, zorlu bir kanat oyuncusundan Herkül bir golcüye dönüşerek zirvede kalma süresini uzattı.

Çoğu forvet oyuncusunun performans olarak düştüğü 32 yaşında, profesyonel yaşam tarzı, Madrid'in 2017'de La Liga ve Şampiyonlar Ligi'nde çok önemli goller atmasına olanak sağladı. Zaman her futbolcuyu geride bırakabilir, ancak Ronaldo hala istatistiklerini katlamaya hazır görünüyor.

Geriye dönüp bakıldığında tarih, Lionel Messi ile aynı dönemi paylaştığı için onu şanssız görebilir, ancak birçoğu onun başarılarından ilham alacak. Çok az futbolcu büyüklük arayışını bu kadar uç noktalara taşıdı. Doğuştan gelen yeteneğe güvenemeyenler için Ronaldo'nun rekorları kararlılık, azim ve iradenin bir anıtı olacak.

Kariyer vurgusu: 2008'de Ronaldo’nun yükselerek yaptığı bir kafa vuruşu Manchester United'ın Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ulaşmasına yardımcı oldu ve onu ömür boyu dünyanın en iyi oyuncusu olarak seçilme hedefine götürdü. 23 yaşında zirveye ulaşmıştı. Ancak yine de bu sadece başlangıçtı.


2. Diego Maradona


Pele daha fazla gol attı. Cristiano Ronaldo daha fazla kupa kazandı. Her ikisi de bu listede ikinci sırada yer alan ve kariyeri uzadıkça futbolla ilişkisi giderek gerginleşen eski kokain bağımlısı kilolu kişiden daha istikrarlı hayatlar yaşadı. Diego Maradona'yı ayağında bir futbol topuyla gördüyseniz onun neden burada olduğunu anlayacaksınız.

Boca Juniors ile ligi kazandıktan sonra Maradona, 1982'de dünya rekoru olan 5 milyon sterlinlik bir ücret karşılığında Barcelona'ya transfer oldu. İlk kez kokain denediği, hepatite yakalandığı ve Eylül 1983'te ayak bileğinin Andoni Goikoetxea tarafından kırıldığı yer Katalonya'ydı. Bilbao, o müdahalede kullanılan kramponu cam bir kutuda ölümsüzleştirdi.

Maradona 1984 Copa del Rey Finali'nde intikam peşindeydi. Bir oyuncuya kafa vurdu, diğerine dirsek attı ve çabucak başka bir dünya rekoru ücret karşılığında Napoli'ye satıldı.

Maradona, Napoli'deki yedi sezonunda efsanesini yarattı. Diego Maradona Kilisesi hala ayakta duruyor. Partonopei, Arjantinli gelmeden önce Serie A'yı kazanmaya hiç yaklaşmamıştı. Ancak El Diego'nun bireysel dehası öyle bir boyuttaydı ki Napoli 1987 ve 1990'da Scudetto'yu kazandı.

1989'da UEFA Kupası'nı kazanma yolunda, El Pibe de Oro's (Altın Çocuk) Bayern Münih'le karşılaşmadan önce yarı final ısınmasında yaptıkları uzun zaman önce futbolun efsane görüntüleri arasına girdi.

Sonra Arjantin ve 1986 Dünya Kupası geldi. Jorge Valdano, Jorge Burruchaga ve Oscar Ruggeri iyi oyunculardı ancak kaptanları ve sihirbazlarının beş golü, beş asisti ve genel dehası olmadan la Albiceleste'nin turnuvayı kazanmasını imkansızdı.

Her zaman zor yoldan öğrendi. Amaçları her zaman araçları haklı çıkardığı için o bir Makyevelist idi. “Tanrı'nın Eli”nin gol sayılmaması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden takım arkadaşlarına “Gelin bana sarılın yoksa hakem gol vermeyecek” diye bağırdı. Çeyrek finalde İngiltere'yi yenmek çok daha önemliydi.

"Alkışlamak içimden geldi. Bunu daha önce hiç hissetmemiştim” dedi o gün oynayan Gary Lineker. "Böyle güzel bir gol atmak imkansızdı. O, tüm zamanların en büyük oyuncusu, uzun bir yol aldı. Gerçek bir fenomen oldu.”

Kariyer vurgusu: 1986 Dünya Kupası zaferine giden yolda Yüzyılın Golü'nü atmak. Ölümlüler bunu yapmamalı.


1. Lionel Messi


Tarih kitapları Messi'yi övecek ama yine de sınırlamaları ona zarar verecek. 20 yıl içinde genç futbol taraftarları, dehası dünyayı hayrete düşüren, bir dizi rekoru paramparça eden ve bir egemenlik çağını başlatan Mesihvari bir figürü okuyacak... Ancak videoları izleyene kadar neleri kaçırdıklarını anlamayacaklar.

Güzelliğine kıyasla gollerinin sayısı sönük kalıyor. Ayın golü; solo koşu, bükme serbest vuruş, arsız bir beyin, bir golf vuruşu veya gök gürültülü bir füze olsun, onun için ilk 20'ye girmeyebilir.

Artık çoğu kişi onun hikayesini biliyor. Büyüme hormonu eksikliği için pahalı bir ilaç onu memleketi Rosario'dan 2004'teki ilk çıkışının pırıltılı bir dönemi başlattığı Barcelona'ya nasıl götürdü. 10 yıl boyunca dünyanın en iyi üç oyuncusu arasına seçildi ve dokuz yıl boyunca ilk iki içinde yer almayı sürdürdü.

Zirveye ulaşmak bir şey, orada kalmak başka bir şey. Messi'nin bizi haftalık olarak büyülemediği bir dünyayı hiç tanımayan 20'li yaşlarında taraftarlar var.

Messi, seviyesini korumayı ancak evrim yoluyla başardı. Gittikçe oyunu dikte eden olgun bir oyun kurucu haline geldi. Artık 30'lu yaşlarında olan Messi, daha dengeli oyun kurma, top sürme ve gol atma konusunda kimsenin sahip olmadığı şeylere sahipti. Javier Mascherano'nun dediği gibi, üç oyuncu bir aradaydı. Tüm zamanların en iyi golcülerinden birinin aynı zamanda en iyi pasör olduğunu iddia edebilir ve iddianızı destekleyecek kanıtlardan yoksun kalmazsınız.

Messi hala bitmedi. Gelecek ay yapılacak bir Dünya Kupası, Arjantin'e zafer için başka bir şans sunuyor. Bacakları daha yavaş ama zihni hala keskin.

Bu arada uzmanlar, hayranlar ve yazarlar onun büyüklüğünü kelimeler ve metaforlarla ifade etmeye çalışacaklar. Hepsi, şu anda okuduğunuz makale gibi başarısız olacak. Yapabileceğimiz en iyi şeyi, Pep Guardiola söylüyor: “Onun hakkında yazma, onu tarif etmeye çalışma. Sadece onu izle."

Kariyer vurgusu: Hava hakimiyetine yönelik eleştirilerden günler sonra Messi, Edwin van der Sar'ın üzerinde bir kafa vuruşu yaptı ve Barcelona'nın 2009 Şampiyonlar Ligi finalinde Manchester United'ı 2-0 mağlup etmesini sağladı. Kişisel favorilerinden biri, bir keresinde FFT'ye söylemişti.


1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1 Comment


webomax webomax
webomax webomax
Dec 22, 2022

the best 10 you are looking for

https://topten10.net/


Like
bottom of page